Footer Logo
.
.
.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
RSS
Rock'n Roll etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Rock'n Roll etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Almost Famous


 
    Rock'n Roll ölmüş olabilir ama ruhu albüm ve bazı filmlerde dolaşıyor. Bu da o filmlerden biri. 60 ve 70'lerde popülaritesi hat safhaya ulaşan bu müzik türü bir neslin vazgeçilmeziydi. Bu müziğin duyulmasında başrol oynayanlardan Elvis Presley'nin yeri doldurulmakta zorlanılmadı. The Beatles, Led Zeppelin, The Who ve daha bir çok grup türedi. İşte tam da bu yıllarda geçiyor film. Yani filmin kapağına ve ismine bakıp oyuncu olmaya çalışan bir genç kızın bu uğurda neler yaptığının anlatıldığı bir film gelmesin. En azından bana öyle gibi gelmişti.
    
    Çocuklarını tek başına büyüten baskıcı ama iyi bir anne olan Elaine yüzünden evi terkeden Anita küçük kardeşi William'a plaklarını bırakırken bunların onu özgür yapacağını söylemiştir. Üniversite dönemine gelen William, gruplarla ilgili yazılar yazmaktadır ve bir gün iş alır. Black Sabbath grubuyla ropörtaj yapıp inceleme yazması gerekmektedir ancak içeri giremez. Black Sabbath'ın ön grubu olan Stillwater'la beraber içeri girer ve müzik tarihinin en ünlü dergilerinden biri olan Rolling Stone dergisi tarafından onlarla ilgili bir şeyler yazması istenir. Bu süreçte de Penny Lane ile tanışır ve olaylar gelişir.
    
    Kate Hudson'ın canlandırdığı Penny Lane karakteri oldukça gizemli. Bir kere gerçek ismini en yakınındakiler bile bilmiyor (Penny Lane takma adı aynı adlı The Beatles şarkısından geliyor). Kate Hudson başta olmak üzere oyunculuklar gerçekten çok iyi. Russell Hammond karakteri ise görünüş itibariyle çakma George Harrison gibi durmuş.
    
    Aynı dönemleri anlatan ancak müzikle bir ilgisi olmayan October Sky filminden bir replik geldi aklıma filmi izledikten sonra:
Adam: Sovyetler ilk uydusunu uzaya fırlattı. Bu konuda ne düşünüyorsunuz çocuklar? Önemli bir olay, değil mi?
Genç: Bırak uzay boşluğu da onların olsun. Rock'n Roll bizim nasılsa.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Walk the Line

 
    Müziğin en güzel hallerinden olan Rock'n Roll'un efsanelerinden Johnny Cash'in hayat hikayesini anlatan bir film. Bu müzik türünün gelişmesinde ve popülerleşmesinde Elvis Presley kadar olmasa da çok önemli bir yere sahip kendisi. Cash'in hayat hikayesi de farklı olduğu için romandan uyarlanmış gibi olmuş film.
 
    Film Johnny Cash'in özel hayatında yaşadığı çalkantılı dönem ve zirveye doğru nasıl çıktığını konu alıyor. Romandan uyarlanma gibi bir benzetme yapmıştım az da olsa doğruluk payı var. Çünkü Cash'in yazıdığı iki otobiyografik kitaptan uyarlanma. Bir nevi kendi hayatının senaristi oldu. O öldükten 2 sonra ise senaryosu hayata geçirildi.
 
    Ülkemizde (en azından benim çevremde) tanıyanı çok olmayan olsa da en fazla 1-2 şarkısının ismini söyleyebilecek potansiyelde insan çok olduğu için film hakkında eleştiri yazıp bu efsaneyi tanıtmak istedim. İyi de yaptım aslında. Türkiye'deki en popüler ve genelde boş şarkılardan oluşan pop müzik dinleniyorsa insanların bu adamı tanımaya hakları var.
 
    Başrol oyuncuları Joaquin Phoenix (Johnny Cash) ve Reese Witherspoon (June Carter) sesleriyle ve görünüşleriyle fazlasıyla andırıyorlar canlandırdıkları kişileri. June Carter'ı da tabii ki göreceğiz bu adamın hayatında önemli bir yeri olduğu için. Onların dışında Elvis Presley de filmde geçiyor bir kaç yerde.
 
    Toparlamak gerekirse bol müzikli biraz uzun ama sıkıcı olmayan bir biyografik film. Bir müzisyenin hayatı neredeyse anlatılabilecek en iyi şekilde anlatılmış. Filmin orjinal ismi ise Cash'in bir şarkısından geliyor. Yaşlandıktan sonra bile Hurt gibi hafızalara kazınan şarkıları seslendiren Cash 2003 yılında 71 yaşında June Carter'dan bir kaç ay sonra yaşamını yitirdi.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS