Footer Logo
.
.
.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
RSS

Zombieland



  İşte Komedi-Korku tarzında yapılmış güzel filmlerden biri daha. Shaun of The Dead gibi yine eğlenceli bir film. Eğer kardeşinizi veya çocuğunuzu korku filmlerine alıştırmak istiyorsanız böyle bir şey tam size göre. Klasik zombi hikayelerindeki gibi salgın başlıyor ve 2'si kardeş olmak üzere toplam 4 işi yolda karşılaşıyorlar. kardeşlerden biri Spider-Man'in Gwen'i Emma Stone. Filmde kimse kimseye ismini söylemiyor ve herkesin bir lakabı var. Bu arada Emma 2005'ten beri oyunculu yapmasına rağmen her yıl en az 2-3 filmde oynadığı ve kendini kanıtladığı için şuan bayağı ünlü bir oyuncu. Kız kardeşini oynayan Abigail Breslin ise 16 yaşında ancak bu yıl yani 2013'de tam 6 filmde rol aldı ancak çoğu henüz gösterime girmedi. Diğer iki oyuncu Jesse Eisenberg ve Woody Harrelson ise bu yıl gösterime giren Now You See Me adlı filmde tekrar bir araya geldiler. Oyunculardan çok bahsettim ama bunun nedeni film ne kadar eğlenceli olursa olsun bir ''Zombi Komedisi'' olduğu için anlatılacak pek bir şey yok. İzleyin ve görün.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

İnanılmaz Örümcek Adam (The Amazing Spider-Man)


  Örümcek Adam 3 çekildikten 5 yıl sonra yeni bir Örümcek Adam serisi başladı. Ancak ismindeki gibi inanılmayacak bir şey yok açıkçası. Bu kez karakterler biraz daha genç seçilmiş. Peter'ın sevgilisinin ismi normalde Mary Jane ama bu filmde Gwen Stacy. Ne bileyim çocukluğumdan beri de öyle bildiğim içim sanki Peter onu aldatmış gibi hissettim. Peki önceki seride büyüyü bozan olaylardan birisi neydi? İkinci filmde Mary Jane Peter'ın Örümcek Adam olduğunu öğrenmişti. İlk başta seyirci bu duruma sevinse de ortadaki önemli bir gizem de kalktığı için son film daha az merak uyandırdı. Bu serinin daha ilk filminde öğrendi Gwen Stacy. Konuya çok fazla değinmedim çünkü köklü değişiklikler yok yine örümcek ısırıyor ve Peter örümcek adama dönüşüyor. Bu kez düşman kertenkele adam. İyi yönleri de yok değil. Film yaklaşık 2.5 saat ama sıkmadan kendini izlettiriyor. Ama önceki seri çıtayı öyle bir yükseltti ki iyi ona göre kıyaslayacak olursak çok fazla olumlu görüş belirtmek mümkün değil. Nihayetinde bu bir örümcek adam filmi ister istemez insan izlemek istiyor. Şuanda en genç süper kahraman sanırım. 2014'de devam filmi de çıkacak.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Zombilerin Şafağı (Shaun of The Dead)


  ''Korkunç'' zombi filmlerini ti'ye alan ya da başka bir deyişle maytap geçen bir film. Korkunç Bir Film serisinin de giderek dibe batmasından dolayı millet alternatif arar oldu. Bende bakınırken denk geldim, izledim ve eğlenceli bir film diyebilirim. İngiltere'de geçen filmde Shaun isimli vatandaş 2 arkadaşıyla ayn evde kalmaktadır. İş dışında tek yaptığı şey Winchester isimli bar'da serbest meslek erbabı olan arkadaşı Ed ile birlikte takılmaktır. Kız arkadaşı Liz'de böyle yürümeyeceğini düşünür ve ayrılırlar. Shaun onu geri kazanmaya çalışırken zombi salgını başlar. Shaun dostlarını ve ailesini güvenli bir yere götürmeyi amaçlar. Filmde Shaun'u canlandıran Simon Pegg ve Ed'i canlandıran Nick Frost bu yıl vizyona giren The World's End isimli filmde de rol alıyorlar. Eğer filmi beğenirseniz aynı türde olan Zombieland'de ilginizi çekebilir.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Şansa Bak (50/50)


  Kanserli bir gencin hikayesini anlatan film belindeki ağrılar sonucu doktora giden Adam (İsim) kötü huylu bir tümörü olduğunu öğrenir. Henüz 27 yaşında genç bir adam olan Adam'ın (Adam ismiyle lan ismine tavım) en büyük destekçileri annesi ve arkadaşı Kyle'dır. Kyle'ı canlandıran Seth Rogen'da bir çok komedi filminde oynamış benimde beğendiğim bir aktör. Zaten Seth Rogen'ın filmde olması ortamı biraz neşelendiriyor. Ancak başroldeki Joseph Gordon-Levitt (Adam) son yılların bana göre en iyi çıkış yakalayan isimlerinden birisi. Kanserli bir vakanın psikolojisi de gözler önüne seriliyor. Bu arada filmin orjinal adı başlıkta parantez içinde yazıyor. Bari isimini ''Yarı Yarıya'' yapsalarmış daha iyi olurmuş. Zaten filmin isminin ''50/50'' olmasının nedeni Adam'ın kurtulma şansı %50.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Kill Bill Vol. 1


  Bu film yönetmen Quentin Tarantino'nun 2 bölüm halinde çektiği filmin ilk bölümü. Çok etkileyici kılıç dövüşü sahneleri bulunmaktadır. Ancak diğerlerinden farklı olan tarafı bu kez başroldeki bir erkek değil kadın, bu kişide Uma Thurman. Sarı saçları ve mavi gözleriyle dikkat çekse de asıl ağır basan yönü dövüş sanatlarındaki ustalığı. Filmde bir çok lakabı var ama en bilineni gelin. Eskiden üye olduğu suç çetesi tarafında düğünündeki herkes öldürülür ve onunda öldüğü sanılır. Ancak intikam meleğimiz öcünü almak için ant içmiştir. 4 yıl komada kaldıktan sonra bir gün uyanır ve bir liste hazırlar. Amacı listede ismi yazan herkesi öldürmektir. Filmi izlemediyseniz bile o meşhur ıslık sesini biliyor olabilirsiniz. Kısacası bol kanlı, kollu, bacaklı bir film.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Sınır Tanımayan (Nowhere Boy)


  The Beatles grubunun Kurucusu John Lennon'ın hayatından bir kesit. Film Lennon'ın hayatının 1-2 yılını kapsasa da Paul McCartney ve George Harrison'ın gruba nasıl dahil olduklarını görmemiz mümkün. Tabi Ringo Star daha sonralardan geldiği için o yok. Bir Lennon hayranının kaçırmaması gerekir ancak objektif olarak bakarsak harika diyemeyiz. En azından benim izlemeden önce beklentilerim daha yüksek olduğu için biraz hayal kırıklığına uğradım. Bence bir insanın biyografisi rahat 2 saat olmalıdır. Ama bütün hayatını yansıtmadığı için bu konuda kötü yönde eleştiri yapmak da çok doğru olmaz. Filmde teyzesi ile yaşayan John yıllar önce onu bırakan annesi ile teyzesinin arasında kalmaktadır. Beatles'ın bir çok şarkısını severim ancak favorim Hey Jude. Lennon'ın tek söylediği İmagine'de iyi bir parça. Filmde ölümüne değinilmiyor bu yüzden belirteyim; John Lennon 1980 yılında 40 yaşında İngiliz olmasına karşın çok sevdiği New York'ta öldürüldü.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Amadeus

       
  Tam adıyla Wolfgang Amadeus Mozart. Dünya tarihindeki en iyi müzisyen ve bestecilerden biri. Onun hayatını anlatan bu film size onun ve onun gibilerin müziğini sevdirebilir. Ülkemizde bu tür müzik çok fazla sevilmez biliyorsunuz. Bu yüzden bazı sitelerde (Özellikle yaş ortalaması düşük olanlarda) filmin notu oldukça düşük. Filmde  Mozart'ın meslektaşı Salieri ile olan mücadelesi anlatılıyor. Aslında bu tek taraflı bir mücadele çünkü Salieri onu kıskanıyor. Sinemalar sitesinde ise sitenin yazdığına göre Salieri vasat bir besteciymiş (Böyle büyük bir site hemde). Film tam 8 tane Oscar ödülü kazandı. Ancak güzel olmasının yanında tartışmaları da beraberinde getirdi. Aslında Mozart ve Salieri'nin arkadaş oldukları ileri sürüldü.Bu müzik hoşunuza gitmezse filmde öyle olur. Belki 1-2 opera sahnesi sıkabilir ancak buna değeceğine emin olabilirsiniz.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Büyük Balık (Big Fish)



  Johnny Depp'siz bir Tim Burton filmi ancak bu kadar iyi olabilir. Hayalperest yönetmenimiz bu filminde hayal gücünü dram ve aşk ile birleştirmiş. Filmde Ed Bloom isimli adam başından geçenleri insanlara bir masal gibi anlatıyor . Tıpkı  bir kitabın içindeki birden çok hikaye ya da bir filmin devamı gibi kronolojik sırasıyla anlatıyor olayları. Oğlu da bu durumdan memnum olmadığı yani babasının anılarına sürekli bir şeyler kattığı için yanına 3 yıl uğramasa da babası hastalanınca gelmek durumunda kalıyor. Bu filmi film yapan asıl unsur hikayeleri olduğu için hikayeler dışındaki bölümler biraz sıkabilir diyeceğim ama o bölümlerinde neredeyse hepsi hikaye'ye girişle geçtiği için böyle bir şansınız yok. Son çıkan Star Wars üçlemesinden tanıdığımız (Obi-Wan'ı canlandırmıştı) Ewan McGregor'da harika bir oyunculuk sergiliyor.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Sherlock Holmes


  Bu ismi hepiniz duymuşsunuzdur. Tabi dedektif olduğunu da biliyorsunuzdur. Bu çok ünlü karakter ne yazık ki Akasya Durağına bile konu olmuştu. Ama konumuz bu değil. Bu karakteri Sir Arthur Conan Doyle yaratmıştır ve kitabında okuduğuma göre cinayet dedektifliğini meslek olarak seçmiş polislere neredeyse zorunlu olarak okutulmaktaymış. Filme gelirsek Holmes'in zekasını çok iyi yansıtmış senaryo ve başroldeki Robert Downey JR. Bir olayın peşinde olan Holmes'in dövüşürken yaptıklarını anlattığı sahne benim çok hoşuma gitti. Ancak Sherlock'un en belirgin özelliği nedir? Tabi ki çıkarım yapma sanatı. Bu sanat insanın dış görünüşüne bakarak ne yaptığını tahmin etme üzerinedir. Bu yüzden cinayet polislerine okumalar önerilir (Rıza baba ve ekibi kitapları yalamış yutmuş galiba). Bu özelliğini de çok iyi kullanmışlar ve Holmes'in karakterinden sapmadan güzel bir film ortaya koymuşlar.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

İyi, Kötü ve Çirkin (Il Buono, İl Brutto, İl Cattivo)




  Clint Eastwood ölmeden bir western filmi daha çekmezse (Yaşlı kurt şuan 83 yaşında) bundan iyi western zor bulunur. Adam resmen western için doğmuş. Adamın soyadı Westwood olsaydı daha iyi olurdu ama neyse. Filme gelirsek Bill Carson adındaki askerin eline geçirdiği 200.000$'ın peşine düşer iyi, kötü ve çirkin. Ancak hiçbiri tek başına parayı bulacak bilgiye sahip değildir. Olayın burasından sonra ise maceralarla dolu yolculuk başlar. Filmin müzikleri klasik western müziklerinden oluşmakta. 160 dk. olması sizi korkutmasın zaten kendini izlettiriyor. Dikkatimi çeken bir şeyde filmin İtalya, Almanya ve İspanya ortak yapımı olması.Yani böyle güzel bir western filmde Amerika'nın (Oyuncular hariç ki bir Alman'dan zaten kovboy olmasını bekleyemezsiniz) hiçbir parmağı yok. Eastwood'un canlandırdığı Sarışın'ın (Filmde karakterin sadece lakabı kullanılıyor) söylediği bir replikle yazıya son vereyim ''Eğer yaşamak için çalışıyorsak, neden çalışarak ölüyoruz''. 

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Yeşil Sokak Holiganları (Green Street Hooligans)


  Holiganizm'in doruk notası diyebileceğimiz İngiltere'de geçmekte film. Bir arkadaşı yüzünden okuldan atlan Matt kimseye bundan söz etmeden İngiltere'ye yani ablasının yanına gider. Burada bir grup West Ham United taraftarıyla tanışır ve hayatı böylece çok değişir. Devamına fazla girmeden harika bir film olduğunu belirteyim. Şiddet, holiganizm ve taraftar psikolojisini çok iyi harmanlayan filmde baş rollerde Elijah Wood (Matt) ve Charlie Hunnam (Pete) var. Elijah'ı Yüzüklerin Efendisinden tanıyoruz. Şiddetin neredeyse sınırlarını aştığı filmde güzel de bir dostluk bağı var. Seri'nin devam filmi o kadar kötü o kadar kötü ki anlatamam. Sanırım devam filminin çekilme amacında para bayağı bir ön planda (Tıpkı Godfather 3 deki gibi). Filmdeki çoğu şarkıda insanı filmin havasına sokan iyi şarkılar. 

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Umudunu Kaybetme (The Pursuit of Happyness)


  Gerçek hayatta da baba-oğul olan Will Smith ve oğlu Jaden Smith başrolde. Filmde maddi zorluklar yaşayan ama aynı zamanda zeki de olan bir babanın bu ekonomik sıkıntı dolayısıyla evi terketmesi ve bu süreçte çocuğu ile yaşadıklarını anlatılmakta. Evden ayrıldıktan sonra tuvalet dahil çeşitli yerlerde kalırlar. Bu durumdan kurtulabilmek için tek çare iyi bir iş bulmaktır. Küçük Jaden Smith'in de oyunculuk yönünden babasından pek bir eksik kalır yanı yok açıkçası. Son olarak haziran 2013'de Dünya-Yeni Bir Başlangıç filminde bir araya geldiler. Ben filmi henüz izlemedim ancak sanırım bu filmde de baba-oğul'u canlandırıyorlar. Umudunu Kaybetme bana göre çok güzel bir film ve izlemeyenlerin izlemesini tavsiye ederim.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Amelie (Le Fabuleux Destin d'Amélie Poulain)


  Amelie Paris'te garsonluk yaparak hayatını sürdüren genel olarak hayatı monoton olan bir kız. Oturduğu evde bulduğu bir kutu onu bu sıkıcı hayatından kurtaracaktır. Kutu'nun sahibini aramaya başlar ve bu sırada aşık olur ancak hemcinsleri gibi kendini ağırdan satar. Biraz saf bir kız olan Amelie  su'da taş sektirme gibi basit şeylerden zevk alan birisi. Fransız-Alman ortak yapımı olan filmde romantizm biraz daha ön plana çıkan unsur. Genel olarak çok beğenilen bir film ancak bir o kadar da beğenmeyeni var. Çünkü nasıl desem biraz daha kadınların beğeneceği türden bir film. Bir filmin kaliteli ve romantik komedi tarzı olup da kadınların ilgisini çekmemesi çok zor. Ancak filmin müziğini yapan Yan Tiersen taraflı tarafsız bir çok kişi tarafından beğenildi ve o da bu sayede adını duyurmuş oldu. İyi seyirler.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Full Metal Jacket


  Amerikan ordusunun Vietnam'daki savaşını yönetmen Stanley Kubrick'in bakış açsıyla daha farklı bir gözle bakmanızı sağlayacak bu film. Neredeyse her yaptığı film harika olan bu adamdan kötü bir şey beklemek düşünce suçu bile sayılabilir. Film başlarda eğlenceli geçse de olayın Vietnam'a taşınmasıyla savaş unsuru daha ön plana çıkıyor. Tahmin edersiniz ki filmde en çok kullanılan kelime ''Sir, Yes Sir''. Filmi alt yazılı olarak izlemenizi öneririm. Aslında her filmi öyle izleseniz bence daha çok zevk alırsınız ama ''Alt yazıyı mı takip edeyim filmi mi izleyeyim?'' diyenleri de duyar gibiyim. 1987 yapımı olan film maalesef 1995'de ülkemizde vizyona girmiş. Filmde 2-3 kez tekrarlanan bir espri var. ''Sen misin John Wayne? Yoksa ben miyim?''. Buradaki bahsedilen John Wayne western filmlerinde oynamış en ünlü oyunculardan biridir. Film bittikten sonra Rolling Stone'nin en sevdiğim şarkısı olan Paint it Black'in çalması da sanki bana yapılan bir jestti. İyi seyirler.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Büyük Lebowski (The Big Lebowski)

 

  Olayların arkasının kesilmediği klasik Amerikan filmlerinin komedi halini düşünün, işte bu film o film. Kısaca filmin konusunu geçeyim; İki tane Lebowski adında insan var, biri zengin, diğeri ise değil bu adam çevresi tarafından Lebowksi olarak değil de ''Ahbap'' olarak biliniyor. Yani anlayacağınız bu iki Lebowski karıştırılıyor ve sonrasında ardı arkası kesilmeyen olaylar zinciri sırasıyla gerçekleşiyor. Ahbap'ta komik bir karakter ancak John Goodman'ın canlandırdığı Walter karakterinin yanında pek bir laf olmaz. Gerek her konuyu Vietnam'a bağlaması, gerekse prensiplerinden ödün vermeyişi... Walter'ı canlandıran John Goodman'ın (İyi Adam) belkide soyadını sonradan daha akılda kalıcı olduğu için kendi koymuştur. Ama bunun en iyi örneği Lakers'ta onayan asıl ismi bu olmasa da World Peace (Dünya Barışı) isimli oyuncu. İyi Seyirler.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Hayat Güzeldir (La Vita e Bella)



  Yahudi soykırımını farklı bir bakış açısıyla anlatan bir başyapıt hayat güzeldir. İtalya'da biriyle evlenen ve çocuğu olan yahudi Guido'nun oğlu, karısı ve amcasıyla birlikte yahudi toplama kampına götürülüp orada küçük oğlu Giosue ile birlikte yaşadıkları anlatılıyor. Ona her şeyin planlı bir oyun olduğu söyleyerek korkmasını engelliyor. Bunun çevresindeki olaylarla yaşlı ve çocuklara yapılan zulmü de göstermekte film. Tabi böyle yalanlar söyleyince işin içine komedi de giriyor ki Guido'yu oynayan Roberto Benigni bunu çok başarılı bir şekilde yapıyor. Ama en az onun kadar iyi bir oyunculuk sergileyen diğer bir oyuncu ise küçük Giorgio. Bu arada filmle en iyi aktör ödülünü alan Roberto Benigni aynı zamanda filmin yönetmeni. Kaçırmamanız gereken bir film. İyi seyirler.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Makas Eller (Edward Scissorhands)

  

  Tim Burton ve Johnny Depp’in birlikte olduğu filmleri izlemeniz muhtemel. Bilmeyenler için belirteyim Tim Burton yönetmen. Johnny ile birçok film çekti ve bu filmlerde johnny çok farklı yani günlük hayatta pek karşımıza çıkmayacak (Tabi Universal vb. stüdyoların yakınında oturmuyorsanız) karakterleri canlandırdı. Buda onlardan biri. İzlediğim en ilginç aşk hikayelerinden biri. Depp bir mucit tarafından yaratılan elleri hariç iç organlar dahil olmak üzere her şeye sahip insan-robot karşımı birşey (Melez yani). Mucit onu bitiremeden mefta olduğu için kollarıda makastan kalmış durumda o şato da yaşamakta. Ta ki Avon yetkili satıcısı Peg onu bulup evine getirene kadar. Daha sonrası Peg’in kızına yakınlık duyar ve bunun çevresinde olaylar gelişir. Bu arada Filmin orijinal ismi ile Türkçe çevirisindeki benzerliği fark etmişsinizdir herhalde. İzlediğim en ilginç aşk hikayelerinde biri olduğunu söyleyebilirim. İyi seyirler.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS